07.09.2025 | Menzil: ~200 km (Sürüş: ~160 km) | Tırmanış: ~1800 m | Himo Z20 2024 | ⛰️ Kazıkbeli Geçidi (1250 m)

!!Harita ve fotoğraflar eklenecek!!

Göl muhteşemdi. 👌 ...ve müthiş maceralar. 😀

Öğleden önce biraz atıştırıp yola çıkmıştım. Bağbaşı'ndaki Bim'den küçük bir paket bisküvi alıp Şahin tepesini çıkarken yedim. Şansıma öyle bir denk geldi ki... Serinhisar'a vardım, sağda kapalı pazaryeri, pazar kurulmuş, bir baktım teyzeler bulaşık yıkıyorlar, meğer sünnet mevlüdü varmış.

Etli nohut vardı, Allah kabul etsin, bir tepsi yiyip devam ettim. Anayoldan ayrılıp sola döndükten sonraki asfaltın sarsıntısı baya yordu. İdareli kullansam da, Salda gölünü görene kadar şarjın çoğunu harcamışım, kalan voltajı ekrandan sürekli takip ediyordum, gözümün önünde eridi gitti. Neyse oraya kadar varmışken gölün etrafını dolaşmamak olmazdı. Önce Yeşilova'ya vardım 17:00 gibi, bir market bulmak için haritaya bakarken bir baktım, solda yine bir pazaryeri ve masalar var ama toplanıyorlar. Hemen gidip sordum bitti mi diye, otur abi yemek var dediler. Kapalı kasa kamyonetle müzik sistemi falan kurmuşlar, düğün yemeğiymiş. Oturdum, çok geçmedi bir yemek geldi abi, kocaman bir sini üstünde 5 tabakta 5 çeşit yemek! Tek tek alıp önüme koydular, şaşırdım kaldım. Çorbayla başlamıştım ki buz gibi bir tas daha cacık geldi. Etli nohut, pilav, tepeleme bir tabak dolusu irmik helvası. Burada paylaşmak için masanın fotoğrafını çekmeye utandım. Allah affetsin, keşkeğe yer kalmadı, çok değildi zaten. Abi başka isteğin var mı, diye bile sordular. Dönüşe hazırlanırken sepete dört tane hazır su koyuverdiler. Bir bardak da çay içtim. Başka hiçbir mevlüdde böyle ilgi alaka görmemiştim. Bizim memleketin insanı zamanla bozuldu herhalde diye düşündüm.

Neyse, gölün arkasına Doğanbaba'ya doğru yola çıktım ama kafadan esen rüzgar mahvetti, 1,5 saatte falan vardım herhalde. Normalde diğer taraftan girip dolaşılıyormuş ne bileyim, ama o zaman da mevlüdü kaçıracakmışız, nasip. Gölün yanına vardım, çok uzun olmasa da asfalt mükemmel, yerde paylaşımlı bisiklet yolu işaretleri ve levhalar, bir tarafta göl ve kumsal, diğer tarafta yamaç ve koyu renkli kaya parçaları. ETS2 Promods oynayanlar bilirler, kendimi İzlanda'nın güney kıyısında Reykjavik'e doğru gidiyor gibi hissettim, rüya gibiydi. Ah şu Steam aylardır açılmıyor nedense, özlemişim, sırf bunun için Windows 10'u tekrar temiz kuracağım.

Bir halla Doğanbaba'ya vardım, biraz soluklanıp inişe geçtim, hava kararıyor, dönüşte karanlığa kalacağım kesin. Salda'ya varmadan arka çakarı ve ön farı açtım, fosforlu yeleği giydim. Buna rağmen ağaçlık alanda karşılıklı yaklaşan iki araçla üçümüz yanyana geldik, son anda düşük bankete kaçıp durdum ama arkamdan gelen araç bana teğet geçti, arkasından çok düdük çaldım, çok sövdüm. Salda'ya girdim, o zamana kadar bir tane köpek denk gelmedi, çıkana kadar ecel terleri dökerek depar attım, Allah'ım şu Salda'dan bir çıkayım da anayola varayım, diye dua ettim.

Anayola vardım, şarjım az olunca artık kullanmadım çünkü 34V gösteriyor ama yüke bindiğinde 30V altına düşer de ekran kapanırsa ön far çalışmaz ve zifiri karanlıkta ilerleyemezdim. Öne sepet taktığım için diğer Offbondage ışıkları çıkarmıştım. Göle inilen dik yokuşun başına kadar pedallayıp (20" teker ve 42/28=1,5 oran, bisikletle birlikte 100 kiloyuz, pedal desteği olmadan çıkmak mümkün değil) yokuşu yürüyerek çıktım, 1km'den biraz fazla. Mescidin yanındaki akan çeşmeden su takviyesi yapıp, inişe geçtim. Bozuk asfalta varana kadar güzeldi, sonrasında emniyet şeridi yok, sağ çizgi kenara sıfır ve düşük banket, neyse ki yol çok tenhaydı ve fosforlu yeleğimle acar bir mavi/kırmızı arka çakarım vardı ama zifiri karanlık ve rüya gibi bir iniş. İleride düzlükte durmadan km'lerce pedalladım, asfaltın siyah renkli lastik izlerinden gitmeye çalıştım. Öncesinde inişin sonlarına doğru sanki koşarak yaklaşan bir köpek sesi var gibi geldi, köpekleri bağlayın diye seslenerek devam ettim, bir zaman sonra bir araba yaklaştı ve yanımda yavaşladı, geç dedim hızını korudu, sağ tarafımda da banket baya düşük, neyse, ne dese beğenirsiniz? Sen niye küfrettin vs.. dedim ya kimseye küfretmedim, sen yanlış anlamışsın. Aynısını birkaç defa söyledikten sonra devam etti de kurtuldum, çok geçmeden sağa girdi, oradaki tek katlı bir yerde oturuyor galiba, neyse. Anayola varana kadar, özellikle Apa'ya yaklaşırken ve geçerken uzaktan havlayan köpekler, hiç durmadan pedalladım. Kadro kulağı hala yamuk, en küçük dişliye inmiyor, kadans 120 belki 140, 25km/h üstü dizlerimi zorluyor baya da ağrımaya başlamıştı zaten, neyse anayola varıp Serinhisar'a doğru devam ettim. Emniyet şeridi var ama pek temiz değil, tırlar hızlı ve yakın geçiyor, ara ara durup dinleniyorum ve lastikleri kontrol ediyorum, saat 22 falan oldu, bir yandan Serinhisar'dan önceki ve sonraki yokuşları yürüyerek nasıl çıkacağımı düşünürken, Acıpayam'lı bir abimiz beni yol kenarında dururken görmüş, arıza var sanmış ve ilk müsait yerde sağa çekip durmuş beklemiş, sağdaki bir iki tane leblebici avm vs. geçmiştim galiba. Hiç haberim yokken orada durmuşum, nereye gidiyorsun falan derken, bisikleti arkaya atalım götürüvereyim, demez mi? Hiç öyle bir niyetim yokken Salda'da nasıl dua ettiysem artık, Süreyya abimiz Hızır a.s. gibi yetişti ve beni kurtardı. Allah razı olsun, böyle yardımsever insanlar hala var olduğu için ne kadar şükretsek azdır. Yokuşları çıksam bile, Cankurtaran'ı gece tehlikeli olsa da bir şekilde inerdim ama eve sabaha mı varırdım bilmiyorum. Abimiz Beltaş'ta çalışıyormuş, Gazi ilkokulunun karşısındaki eski kız meslek lisesinin oradaymış, belki tanıyanınız vardır. Kapalı uzun minibüsün arkasında plastik koni dubalar vardı, bisikleti devrilmeyecek ve zıplamayacak gibi arasına sıkıştırdı, belki 45dk'da bastık geldik, Kayalık camiinde indiriverdi. Sonraki yokuşlarda pedal desteğini kısa kısa aç kapa yaparak Tanca nizamiyeye kadar geldim, sonra Teraspark'a kadar yarım saat yürüdüm. Tamamen sürerek dönmüş olsaydım, toplam menzil 200km'yi biraz geçecekti sanırım. ~160km sürmüş olduk.

Bu maceradan çıkarılacak dersler:

  1. Uzun yokuşlar varsa bu kadar uzak gitme, şarjın yetmez!
  2. Geziyi daha önceden planla ve hazırlık yap, mevcut arızaları gider.
  3. Bu kadar uzak gideceksen güneş doğmadan önce yola çık, gece karanlığa kalma, hava karardığında şehir merkezine dönmüş ol.
  4. Ekstra ağırlık yapacak olsa da yedek aydınlatma şart, yokuşu yürüyerek çıkarsan arka çakar ne Şahin tepesine ne de Cankurtaran'a kadar yeter!
  5. Bir sonraki Salda gölü macerası belki Çardak üzerinden denenebilir.
  6. Bir yol ya da gravel bisiklet al artık, top speed yetmiyor ve süre uzuyor, ayrıca küçük teker ve kelebek gidon yüksek hızlarda pek stabil değil ve tehlikeli. Daha 3 ay önce düşüp kafayı yardın ve beyin kanaması geçirdin, çatlak omuz ve koldaki yaralar da cabası!

Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler.